Kalem ve Kâğıt ile Yavaşlama Sanatı

İlk bakışta bu eski yöntem fazla zahmetli ve kullanışsız görülebilir. Örneğin kâğıdın ıslanma riski haklı bir endişedir (neyse ki suya dayanıklı mürekkepler var). Sonuçta 21. yüzyılda pek çok işi halletmenin pratik ve hızlı bir yolu bulunuyor. Evet, dolma kalem nazlıdır: Örneğin uzun yıllar kullanılabilmesi için düzenli aralıklarla temizlenmeyi ister. Ancak böyle faktörler kalemseverleri yıldırmak için yeterli değil. Yazarken yavaşlamak ve kalemin ucu kâğıda değdiğinde mürekkebin kayışını hissetmek bizim için kalemi, özellikle de dolma kalemi vazgeçilmez kılıyor. Kalem kullanmak ister istemez yazmayı yavaşlatırken aynı zamanda daha derin düşünmeye yardım ediyor. Bu bakımdan yazma eylemi adeta bir meditasyona dönüşüyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse dolma kalemi temizlemeyi dahi seviyorum. Çünkü her mürekkep değişim zamanında elimde tuttuğum dolma kalemin bir hızlı tüketim ürünü değil, düşüncelerimi kayıt altına alan zamansız bir araç olduğunu hatırlıyorum. Ne zaman temizlik günü gelse bir döngüyü tamamladığımı fark ediyorum, tıpkı bir ritüel gibi. İşte bu üç unsur; yavaşlamak, hissetmek ve kendimize has ritüel oluşturmak bu zahmetleri sevilesi kılıyor. Dolma kalemin sakinleştirdiği kadar heyecanlandırdığı da oluyor. Her mürekkep farklı ıslaklığa, her uç farklı yumuşaklığa ve her kâğıt farklı bir dokuya sahip. Bu yüzden yeni bir kalem-kâğıt-mürekkep eşleştirmesi, yazma heyecanımızı diri tutuyor. Umarım herkesin bu heyecanı deneyimleme şansı olur.